Öğrenme stilleri kavramı ilk defa 1960 yılında Rita DUNN tarafından ortaya atıldı. O yıldan beri üzerinde sürekli çalışıldı ve araştırıldı. Bu çalışmaların amacı insanların birbirinden farklı olarak öğrendiklerini ortaya koymaktı. Öğrenme stilleri, her bir öğrencinin yeni ve zor bilgiyi öğrenmeye hazırlanırken, öğrenirken ve hatırlarken kendilerine özgü kullandıkları yollardır. Bunlar doğuştan varolan karakteristik özelliğimizdir. Öğrenme stilleri; görsel, işitsel ve kinestetik/dokunsal olarak üç ana grupta toplayabiliriz.

Görsel
Görseller özel yaşamlarında genellikle düzenli ve titizdir. Karışıklık ve dağınıklıktan rahatsız olurlar. Dağınık bir masada çalışamazlar. Önce masayı kendilerine göre düzenlerler ve daha sonra çalışmaya başlarlar. Çantaları dolapları masaları her zaman düzenlidir. Yazmayı sevmeseler de defterlerini düzenli ve itinalı kullanırlar. Defterlerin köşeleri hiçbir zaman kıvrılmaz. Bundan dolayı büyükleri ve öğretmenleri tarafından devamlı takdir edilirler. Geleneksel öğretim bir başka deyişle düz anlatım dediğimiz öğretim yöntemlerinden yeterince yararlanamazlar. Tam olarak dersi anlayabilmeleri için dersin mutlaka görsel malzemelerle desteklenmesi gerekir. Örneğin; harita, poster, şema, grafik ya da akıllı tahta görselleri ile kolay öğrenirler ve bu araçlarla öğrendiklerini kolay hatırlarlar. Genellikle bir şey hatırlamak istediklerinde öğrendikleri konuları gözlerinin önüne getirerek hatırlamaya çalışırlar.
İşitsel
İşitseller küçük yaşlarda kendi kendine konuşurlar. Ses ve müziğe duyarlıdırlar. Sohbet etmeyi. konuşmayı ve iletişimde olmayı çok severler. Bu gruptaki öğrenciler genelde bir şeyler öğrenmek istediklerinde bunu annelerine babalarına ya da arkadaşlarına anlatarak öğrenmeyi tercih tercih ederler. Küçük yaşlarda öğretmencilik oynayarak öğrenmeye çalışırlar. Genellikle ahenkli ve güzel konuşurlar. Yabancı dil öğrenme konusunda başarılıdırlar. Bu öğrenciler gözle okuma esnasında tam anlamıyla anlamayabilirler. Bu nedenle en azından kendi kulağının duyabileceği bir sesle okumalarına izin verilmelidir. İştiklerini daha iyi anlarlar. Daha çok konuşarak tartışarak öğrenirler. Genellikle bir şey öğrenirlerken dinlemeyi, okumaya tercih ederler Bu öğrenci grubunun daha iyi öğrenebilmesi için grup çalışması ya da ikili çalışmalar kullanılması uygun olur. Onların daha iyi öğrenebilmeleri için, fikirlerini paylaşacağı ve konu üzerinde tartışacağı ortamlara ihtiyacı vardır.
Kinestetik/Dokunsal
Bu grupta yer alan çocuklar oldukça hareketli olurlar ve sınıfta yerlerinde duramazlar. Sürekli hareket halindedirler. Genelde ayağa kalkmak ve sınıfta dolaşmak isterler. Tahtayı silmek, pencereyi açmak, kapıyı örtmek, tebeşir getirmek için birbirleri ile yarışırlar. Sınıfta hareket edebilme fırsatını kaçırmak istemezler. Uzun müddet oturmaya zorlanırlarsa derslerde ne olup bittiğini anlamaz hale gelebilirler. Bu hareketlilik uygun işlerle yönlendirilmezse genelde sınıfta problem çıkartırlar. Maalesef bizim sistemimizde genellikle istenmeyen öğrenci haline gelirler. Diğer anlatım türlerinden en az onlar yararlanır. Bu yüzden, tembel olarak tanımlanabilirler ya da zeki olmadıkları ileri sürülebilir.
Bundan önce tavsiye edilen öğretim tekniklerinin hiçbiri bu grup öğrencilerin kolay öğrenmesine yardımcı olmazlar. Bu yüzden bu gruptaki öğrencilerin daha rahat öğrenebilmeleri için onların materyallere dokunmaları, yaparak ve yaşayarak öğrenme ortamları tecrübe etmeleri gerekir. Bu tarz öğrencilerin sınıf ortamı yerine daha çok okul bahçesi ya da laboratuvar gibi farklı ortamlarda hareketlerinde kullanabileceği öğrenme etkinliklerine dahil olması gerekir. Bu gruptaki öğrencilerin yaparak-yaşayarak öğrenme dediğimiz öğrenme tekniklerinin uygulanması gerekir. Sınıf düzenini bozmayacak şekilde öğretmenlerin bu tarz öğrencilere sınıf içinde ayağa kalkmaları konusunda biraz daha toleranslı olmaları elzemdir.
Yapılan araştırmalara göre öğrenme stilleri ile zeka arasında hiçbir bağlantı yoktur. Bunlardan herhangi birine veya ikisine sahip olmanız sizi diğerlerinden daha zeki veya daha az zeki yapmaz. Ayrıca her insanın bu stillerden yalnız birine sahip olması gerekmez. Hatta çoğunlukla biri ağırlıklıdır ama ikisine ya da üçüne de sahip olabiliriz. Burada önemli olan özellikle öğretmenlerin, bu farklılıkların farkında olması ve tüm öğrenme stillerini gözetecek şekilde derslerini organize etmesidir. Yine benzer şekilde ebeveynlerin de bu farkındalığa sahip olması çocuklarınını eğitim başarısı için oldukça önemlidir.
Bizlere ulaşmak için ilgili sayfaları ziyaret edebilirsiniz. Sosyal Medya ve Web Sitemizden bilgi alabilirsiniz.